Kilis

Kilis


Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bir sınır Şehri olan Kilis, tarihi höyükleri, kaleleri camileri ve kebapları ile görülmesi gereken bir ildir.İlin güneydoğu ve sınır şeridi boylarında özelikle bağcılık ve zeytincilik çok gelişmiş ve tarıma elverişli araziler bulunmaktadır. Kırsal kesiminde yaşayan insanlar geçimini tarıma dayalı olarak sağlamaktadır.

Tarih
Kilis İ.Ö. 1460 yıllarında Halep krallığına bağlıydı. Hitit imparatorluk döneminin başlamasıyla Hitit etkisine girdi. M. Ö 356 da Makedonya'dan yola çıkan büyük İskender kuzey batıdan güney doğuya doğru bütün Anadolu topraklarını işgal ederek İskenderun körfezine dayanarak İskenderun'u kurup Kilis üzerinden mısıra doğru yoluna devam etmiştir. M.Ö. 323 yılında İskender'in ölümüyle imparatorluk 3 general arasında paylaşıldığında Kilis ve çevresi Selefki'nin egemenliği altına girmiş ve 227 yıl Selefkiler devletinin egemenliği altında kalmıştır. Türklerin bölgeye gelişi 8. yy da başlar. Harun Reşit El-Mehdi döneminde Orta Asya'dan koparak islamiyeti kabul eden horasanlı oğuz boyları gruplar halinde Abbasilerin hizmetine girmeye başlarlar. Kentin bugün bulunduğu yerde Kilis adıyla gelişmesi Mısır-Türk kölemen devleti zamanında yani 1250 li yıllarda başlamıştır. Osmanlı devleti topraklarına yavuz sultan selim tarafından 23 Ağustos 1516 da Mercidabık köyü civarında yapılan ve aynı adla anılan savaş sonucunda katılan Kilis bu dönemde Halep eyaletine bağlı bir sancaktı. Kilis Mondros mütarekesiyle aralık 1918 de önce İngilizler daha sonrada Fransızlar tarafından işgal edilir. Bölgedeki Ermeniler Fransızlarla birleşerek Kilislilere zor günler yaşatırlar. Tüm yurtta seferberliğin başlamasıyla Kilis'te kurulan Kilis Kuva-i Milliyesi düşmanlarla kahramanca çarpışarak 6 aralım 1921 de kendi kurtuluşunu kendi kazanır ve Gaziantep e yardıma gider. Kilis 1927 yılında G.antep il olunca G.antep'e bağlı bir ilçe olmuştur ve 6 haziran 1995 tarihinde de il statüsüne kavuşmuştur.

Coğrafya
Kilis Güneydoğu Anadolu Bölgesinin Güneybatı bölümünde yer alan şirin bir sınır ilimizdir. İllin doğu, batı ve kuzeyinde Gaziantep güneyinde ise Suriye yer almaktadır. Gaziantep'e 58 km uzaklıkta olan Kilis Suriye sınırına ise 10 km uzaklıktadır. Kilis'ten geçen yol Türkiye sınırlarının ötesinde Azez'den geçtikten sonra Suriye'nin Halep şehrine ulaşır. İl merkezi doğudan batıya doğru uzanan Resul Osman dağı eteklerinde kurulu olup güneye doğru inildikçe düz arazilere inen fazla engebeli olmayan bir sahada yer almaktadır. İlin kuzeyinde yer alan ve doğudan batıya uzanan dağlar arasında kuru dereler ve birkaç küçük akarsu bulunmaktadır. Genellikle kıraç arazilerin yer aldığı bu dağların etekleri ve üst kısımlarında tarıma elverişli araziler bulunmaktadır. İlimizin güneydoğu ve sınır şeridi boylarında özelikle bağcılık ve zeytincilik çok gelişmiş ve tarıma elverişli arazilerimiz bulunmaktadır. İlimizin kırsal kesiminde yaşayan insanlar geçimini tarıma dayalı olarak sağlamaktadır.İlçeleri;Kilis (merkez), Elbeyli, Musabeyli, Polateli dir.

Ne Yenir?
Geleneksel kültürü yansıtan yöresel yemeklerin tadı ve görüntüsü ile oldukça etkileyicidir. Kilis’te yapılan kebap çeşitleri özel baharatlarla tatlandırılarak dumanı üstünde servis yapılmaktadır.
Göl üzerinde bulunan restoranlarda yemek yemenin lezzetine ve pekmezin tadına doyulmaz.

Ne Alınır?
Alışveriş merkezleri Kilis’e ait kültürel dokuyu yansıtan pek çok hediyelik eşyayı kapsamaktadır. Ayrıca yöreye ait pekmez çeşitlerinden katı veya sıvı pekmez alınabilir.

Yapmadan Dönme...
Doğal güzellikleri ile ünlü Kilis’in mesire yerlerini gezmeden,
Kilis pekmezinin ve yöresel kebap çeşitlerinin tadına bakmadan,
İlde bulunan tarihi höyükleri, camileri ve Ravanda Kalesini ziyaret etmeden
Dönmeyin...

Oylum Höyük

Oylum Höyük, Kilis ilinin 7 km. doğu güneydoğusunda Oylum ilçesi yakınlarında yer alan bir höyüktür. Oylum Höyük doğu - batı yaklaşımlarında Fırat Vadisi - Amik Ovası, kuzey – güney yaklaşımlarında ise Anadolu Platosu ile Kuzey Suriye ulaşım hatları üzerinde bulunmaktadır.

Öte yandan Holosen devirde Kilis Ovası'nın ılıman, dolayısıyla flora ve fauna yönünden zengin doğasında bölgenin insan yerleşimi açısından elverişliliği yüksekti.

Höyük tabanda 460 x 320 metre boyutlarındadır. Yükseklik kuzey kesiminde 22 metre, güney kesiminde ise 37 metredir. İki tepe arası, bir boyunla bağlanmıştır.

Höyüğün batı ve doğu yamaçlarında köy evleri yapılmış olup ayrıca toprak çekilerek tahribata neden olunmuştur. Uzun yıllardır höyükte sürdürülen kazı çalışmalarını yürüten Prof. Dr. Engin Özgen Oylum Höyük'ün Dünya Kültür Mirası listesine alınması yönünde çaba harcamaktadır.


Neşet Efendi Konağı

Neşet Efendi (Topaloğlu), 23 Nisan 1878’de Kilis’te doğmuştur. Babası Ahmet Efendi’nin vefatından sonra en büyük evlat olarak genç yaşta bütün ailenin sorumluluğunu üstlenmiştir.

Binayı yapan usta Halepli Hacı Ahmet’tir. Bu usta aynı zamanda Kilis Hükümet Konağı’nı da yapmıştır. Bina bir bodrum ve 2 üst kattan oluşur. Birinci katta 6 oda, salon, mutfak, banyo ve tuvalet bulunmaktadır. 2. kat ise 7 oda, mutfak, banyo ve tuvaletten oluşmaktadır.

Tam kargir olarak inşa edilen konakta, Kilis’in meşhur Kesmelik taşları kullanılmıştır. Bu taşlar Kilis’teki ustalar tarafından işlenmiştir. Bina hemen çatı altından çepeçevre yassı demirler ile sağlamlaştırılmıştır. Bina geniş bir çatıya gereksinim duymuştur. Çatı, Naccar (marangoz) Mehmet Usta tarafından, iç doğramaları, panjur ve kapıları (gomalak) ise Naccar Halit Usta tarafından yapılmıştır. İç duvar sıvaları Kilis’te kullanılan kireç ve kendirle hazırlanan malzeme ile sıvanmıştır. Birinci katta bulunan odalar fayans, büyük oda Gaziantep’ten sağlanmış kırmızı ve beyaz İtalyan mermerleri ile mutfak ve banyonun ufak salon ise Gaziantep mermeri ile döşenmiştir. Merdivenler Gaziantep mermerinden yapılmıştır.

Binada ayrıca yağmur suyu toplamak için su sarnıcı vardır. Ağzı da birinci kattadır. 2. katta ise yine odalar fayans karolar ile büyük salon ise tamamen İtalyan mermeri ile döşelidir. Mutfak, banyo, küçük salon ve merdivenler aynen birinci katta olduğu gibidir. Binanın su gereksinimi, biri binanın içerisinde olmak üzere toplam 2 kuyu ile sağlanırdı. Kuzey kısmında demir parmaklıklar ile çevrili idi. Kuzey ve güneyinde havuz ve çiçek bahçeleri vardı. Bahçe, Mersin’den getirilen çiçekler ve nadide çam ağaçları ile süslüydü. Güney kısmında tavus kuşlarının bulunduğu bir de kümes vardı. Ayrıca doğusunda ambar, atlar için ahır ve arabalar için de iki adet garaj bulunuyor.

Konak özellikle 1930’lu ve 40’lı yıllarda Türkiye-Suriye sınır valileri görüşmelerine ev sahipliği yapmış, Gaziantep ve Halep valilerini konuk etmiştir. Neşet Efendi’nin vefatına kadar geçen sürede konak, tüm aile fertleri için yaz aylarında beraber olup, birlikte tatil geçirme mekânı olmuştur.

Ravanda Kalesi

Kilis'in en önemli tarihi kalıntılarından biri olan Ravanda Kalesi, Afrin Çayı'nın kenarında yer almaktadır. Gerek doğulu gerekse batılı kaynaklar kalenin varlığından ilk kez Haçlı seferleri sırasında söz etmekte ve bu kale hakkında en eski tarih 11. yüzyıla ait bulunmaktadır. Kalenin içinde bu gün görülebilen ve batısında bulunan tonozlu yapı, güneydeki şapel, ortasında yer alan küçük yuvarlak kule, sarnıç ve burçlar ortaçağdan günümüze ulaşan bir köprü gibidir.

Belenözü Köyü sınırlarındadır.Oldukça geniş bir açısı olan kale yüksek konik bir tepe üzerine kurulmuştur. Kaleye ait yapılar zirvedeki düzlüktedir.

Surlar ve birbirinden farklı uzaklıkta köşeli ve yarım yuvarlak biçiminde olan burçlarının bir kısmı hala ayaktadır. Kalenin içinde iki büyük su sarnıcı ile büyük bir yapıya ait olduğu sanılan kalıntılar vardır.Yörede arkeolojik bir çalışma yapılmadığından aidiyeti hakkındaki bilgiler tahmine ve yörenin ilk sahiplerine dayanmaktadır. Yesemek yerleşimi yöreye yakın olduğundan Hitit yapısı (İ.Hakkı Konyalı’ya göre kalede Hitit mimarisine ilişkin izler vardır) ya da Hititler tarafından kullanıldığı görüşü oldukça yaygındır.

Kaleye ait kesin bilgiler XI.Yüzyıla ve bu yıllardaki Seferleri’ne dayanmaktadır. İslam kaynaklarında “er-Ravendan” , Haçlı kaynaklarında “Ravendel/Ravandal/Ravenel” , Ermeni kaynaklarında da “Aréventan” olarak geçen kale, tarihsel süreç içerside bölgeye egemen olan tüm devletlerce kullanılmıştır. Özellikle VII.Yüzyılın ortalarında bölgede yaşanan Hıristiyan-Müslüman çatışmasında “Avasım,Sügur” adı verilen bölge içersinde bulunan Ravanda Kalesi İslam Devletlerince Hıristiyan Bizans’a karşı verilen savaşlarda önemli bir askeri olmuştur. 1097 yılından itbaren adından sıkça söz edilen kale, I.Haçlı Seferi’ne katılan Baudouin’le öne çıktı ve ünlendi. XII.Yüzyıldan XVI.Yüzyılın başlarına kadar çeşitli beylik ve devletlerce (Selçuklu,Artuklu,Eyyübi,Memluk) kullanılan Ravanda Kalesi 1516 yılından sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçti.

Ulu Cami

Kilisin en büyük camiidir. Çok geniş havlusunun iki kapısı vardır. Kapıdan girince yedi lüleli bir çeşmesi vardır. Suyu Kilis'in en iyi suyu kabul edilen kurtağa suyundan alınmıştır. Caminin hemen sağında muntazam kesme taşla yapılmış şerife altı istelaktitli minaresi yükselir. Caminin orta kısmını derin ve sagır bir kubbe örter, etegindeki oniki pencereden mabede ışık akar.

Mozaikli Bazilika

Oylum Höyük'ün yaklaşık 200 metre batısında bulunan bu kalıntı VI. Yüzyıl'a tarihlenen Erken Hıristiyanlık Dönemi'ne ait bir bazilika olduğu bilinmektedir. Uzun dikdörtgen planlı olduğu anlaşılan bu yapıda yöresel taş (siyah renkli bazalt taş ile kireç taşı) kullanılmıştır. Batı yönünden girişi olan bazilikanın iç mekanı iki sıra sütunla üç nefe ayrılmıştır.

Akpınar

Kalkerli bir toprak parçasının ortasından pırıl pırıl suların aktığı mesire yeridir Akpınar. Dört yanı zeytinlikler bağ ve meyve bahçeleriyle çevrilmiş, çimenden halılarla kaplı bu eşsiz tabiat güzelliği bahar ve yaz aylarında Kilislilerin akınına uğrar

Söğütlüdere

İlkbahar ve yaz aylarında eğlence ve piknik yeri olarak kullanılan Söğütlüdere' nin Kilis yaşamında ayrıcalıklı bir yeri vardır. Kuzey yamaçlarından Zoppun Deresi ve Akpınar kaynaklarından akıp gelen suların, yeşilliğe bürüdüğü Söğütlüdere, özellikle hafta sonlarında Kiliselilerin mutfak kültürüne özgü kebap ve yemek çeşitleriyle mükemmel bir ziyafet sofrası için önemli bir mekandır.

ALTIN DEDE TÜRBESİ

Vaktiyle türbe üstü örtülü imiş.,sağına ve soluna birer pencere açılıyor.Ne kapının üstünde ve ne de içinde ki sanduka da burada yatanın kimliğini ve ölüm yılını gösteren bir kitabe vardır.Ancak halk arasında Yusuf-i Hemedani adında bir zatın yattığı söylenir ve Altın Dede diye anılır.