Uşak
Uşak yöresi tarihin bilinen dönemlerinden beri bir yerleşim bölgesidir. Yerleşimin Eski Tunç Çağına uzandığı Uşak’ta Frigya, Lidya, Pers, Roma, Doğu Roma, Selçuklu, Bizans ve Osmanlı egemenliği hüküm sürmüştür. Kentin bilinen en eski adı Temenothytia dır.Kent bu adı Heraklilerden Aristomakhos'un oğlu Temenostan almıştır. Temenos, Roma İmparatorluğu dönemi sikkeleri üstündeki Temenos Oikistes (Kurucu Temenos) ya da Ktistes yazıtları ve Temenos tasvirleriyle bilinmektedir.Temenothyria, Flavuslardan sonra Flaviopolis adını almıştır. İl merkezi Uşak'ın eski adı Uşşak'tır. Uşşak kelimesi iki anlama gelmektedir. Uşşak kelimesi Aşıklar Diyarı anlamına gelmektedir. Evliya Çelebi ünlü Seyahatnamesin de bu adı Aşıklar Diyarı olarak yorumlamıştır. Bunun yanı sıra "Anadolu'daki tarihi yer adları" kitabında Uşak isminin buradaki "Obsekion" kentinin isminden türediği yazılmaktadır.
Tarih
Antik dönemdeki adı “Temenothyrea” olan Uşak, İç Ege Bölgesinde Batı ve Orta Anadolu’yu birbirine bağlayan bölgede yeralmaktadır.Yaklaşık M.Ö. 4000′den sonra yerleşik düzenin görüldüğü alanda kesintisiz yerleşimin eski Tunç Çağında başladığı tespit edilmiştir. Tarih çağlarından önce Frigya, sonra Lidya hakimiyeti ve M.Ö.330′da Büyük İskender’in hakimiyetine girer. M.Ö. 189′da Roma İmparatorluğu, M.S. 395′te ise imparatorluğun ikiye ayrılmasıyla Doğu Roma İmparatorluğuna geçmiştir.1071′den sonra yöre Selçuklullar ile Bizans arasında değiştirilmiştir. 1176′da bölge kesin olarak Selçuklu hakimiyetine girmiştir. Selçuklu Devletinin yıkılmasıyla Germiyan Beyliğine, 1429 yılında ise Osmanlı topraklarına katılan Uşak, Kütahya sancağına bağlı bir kaza olmuş, Cumhuriyet döneminde ise 1953 yılında il merkezi haline gelmiştir.
Coğrafya
Uşak ili komşuları olan Kütahya ve Afyon illeri gibi İç Anadolu ile Ege Bölgesi arasında geçiş bölümünü teşkil eder. Kuzeyinde Şaphane, Kuzeydoğusunda Murat Dağı, Güneydoğuda Bulkaz Dağı ile çevrilidir. Uşak-Kütahya il sınırını oluşturan Murat Dağı volkanik yapılıdır. Bu Dağın batı eteğinde kaplıcalar bulunmaktadır.Coğrafi konumundan dolayı Akdeniz iklimi ile İç Anadolu’nun karasal iklimi arasında kaldığından bitki örtüsü de buna benzer bir durum göstermektedir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ise iç Anadolu’ya göre daha ılık geçen bir karasal iklim egemendir. Ege Denizi üzerinden gelen bulutların getirdiği yağışlar, il iklimini Orta Anadolu ikliminden ayırır.Uşak ilinin ilçeleri; Banaz, Eşme, Karahallı, Sivaslı ve Ulubey’dir.
Gezilecek Yerler
Karun Hazineleri
1960′lı yılların ortalarında Uşak’ın Güre Köyü yakınındaki Lidya Tümülüsünde yapılan kaçak kazılarda bulunan eserler, götürüldüğü Amerika’dan 1993 yılında mahkeme yoluyla geri alınan M.Ö. 6. yüzyıl Lidya dönemi eserleridir. Büyüklü küçüklü 450 parçadan oluşan bu hazine 1996 yılından bu yana Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir. Antik Çağda Anadolu’nun batısında yeralan, tarihçi Heredot’a göre üç sülalenin yönettiği Lidya İmparatorluğununun son sülalesi Mermnadlar, ülkeye yaklaşık 141 yıl egemen olmuşlar, Lidya’nın bölgede siyasi ve ekonomik yönden en önemli ülke olmasını sağlamışlardır. M.Ö. 7.y.yılın başında parayı icat ederek insanlık tarihindeki en önemli buluşlardan birini gerçekleştiren Lidya’nın, devrinin en zengin ülkesi olmasının önemli nedeni, Tmolos (Bozdağlar) dağlarından çıkan ve Hermos (Gediz) nehrine karışan Sart deresinin alüviyonları içerisindeki altındır. Birtakım entrikalarla ülkeyi ele geçiren üçüncü sülalenin son kralı Kroisos, M.Ö 560 yılında tahta geçmiş ve akılalmaz zenginliği ile Karun kadar zengin değimi ile ününü günümüze kadar taşımıştır. Karun Hazineleri, M.Ö. 560-546 yılları arasında ülkesini yöneten bu kralın dönemine ait, Uşak ilinin 25 km. batısında, Uşak-İzmir karayolunun üzerinde bulunan Güre Köyü yakınlarındaki Lidya Tümülüslerinden çıkan eserlerdir. Kaçak kazılarda bulunan ve yurtdışına kaçırılan eserler, mahkeme yolu ile ülkemize tekrar geri getirilmiş ve Uşak Müzesinde sergilenmektedir. Lidya döneminin en görkemli eserleri olarak bilinen bu eserler altın gümüş bronz ve mermerden meydana gelmiştir.
Ne Yenir?
Yöreye ait geleneksel yemekler arasında, Tarhana Çorbası, Yumurta Sızdırması, Ciğerli Bulgur, Döndürme, Arap aşı, Keşkek, Alaca Tene, Köpük Helva, Höşmerim ve Tahin Helva yer almaktadır.
Ne Alınır?
Kök boyasından yapılan eşme kilimler, pamuklu dokumalar, pelüş battaniyeler ve deri giyim mamulleri yöreden alınabilecek hediyelik eşyalardır.
Uşak Halıları: 16.yüzyılda Uşak çevresinde yapılan halılarla Türk halı sanatının ikinci ve son parlak devri başlamıştır. Uşak halıları madalyonlu ve yıldızlı olmak üzere iki tipte olmaktadır. En önemlisi olan Madalyonlu halıların boyu 10 m’ye kadar ulaşmaktadır. 18. yüzyılın ortalarından sonra yıldız motifli Uşak Halıları dokunmaya başlanmıştır.
Eşme Kilimleri: Yörenin oldukça tanınmış olan kök boyalı Eşme Kilimlerinin iyi örneklerine yöre cami ve mescitlerinde rastlanmaktadır. Köylerde halen dokunmaya devam eden Eşme Kilimleri el sanatı olarak varlığını sürdürmektedir.
Yapmadan Dönme...
Arkeoloji Müzesinde Karun’un hazinelerini görmeden,
Antik Kentleri gezmeden,
Nisan Ayında düzenlenen Cirit yarışmalarını izlemeden
Pelüş battaniyeleri, deri giyim mamulleri, Uşak halıları ile Eşme el dokuması kilimlerinden almadan,
Dönmeyin...
Ilıcak Subaşı Parkı
Uşak'ın dinlenilen, eğlenilen ve keyifli yürüyüş yapılabilen noktalarından biridir Ilıcak Subaşı Şelalesi. İzmir-Uşak çıkışında bulunan parkta piknik de yapılabiliyor.
Toplam alanı 10.000 metrekare olan parkın içerisinde futbol sahası, tenis kortları, spor tesisleri, yüzme havuzu, çocuk oyun alanları da bulunuyor. Şehir halkının sık sık geldiği ve ailelerin, arkadaş gruplarının eğlenceli vakit geçirdiği Ilıcak Subaşı Parkı, gün boyu bir an bile sıkılmaya fırsat vermeyen bir nokta... Bu özelliği sayesinde şehre gelen turistlerin de muhakkak uğradığı yerler arasında olmayı başarmıştır.
Aksaz Kaplıcası
Uşak ilinin termal su zenginliklerinden sadece biri olan Aksaz Kaplıcası, Örencik Kaplıcası'nın bulunduğu Ulubey ilçesinde yer alıyor.
İlçe merkezine 25 kilometre uzaklıktaki Aksaz Köyü'nde bulunan kaplıca, deniz seviyesinden 650 metre yükseklikte. Kaplıcanın kaynak suyu Aksaz Çayı kenarındaki bir granit kayasının dibinden kaynamaktadır. Sıcaklığı 39 derece olup, suyun içerisinde sülfat karbonatlıdır. Ağrılara, felçlilere, sancılara ve cilt rahatsızlıklarına şifa olduğu bilinmekte...
Burma Camii
Uşak'ın il merkezinde Küme Mahallesi'nde bulunan Burma Camii'nin hangi yıl yapıldığı hakkında kesin bir bilgi olmamasına rağmen, Evliya Çelebi'nin Seyahatname adlı kitabında ismi Hacı Mustafa Camii olarak geçmektedir ve yapım yılı M. 1572-1573 yılları olarak kabul edilmektedir.
Ulu Camii'nin doğusunda yer alan Burma Camii'nin yapımında moloz taş, tuğla ve beton malzeme kullanıldığı görülmekte olup, caminin özellikle minaresi dikkat çekmektedir. Minaresi burma yivli olarak inşa edilmiştir ve tek şerefelidir. Burma Camii, 1771-1772 yılları arasında tamir geçirmiş olup, 1922 yılında geçirdiği bir yangından sonra onarılmıştır. Aynı zamanda 1988 ve 2008 yıllarında da geniş çaplı bir onarım sürecinden geçmiştir.
Uşak Arkoloji Müzesi
KARUN HAZİNELERİ
Antik çağda Anadolu'nun batısında yer alan, güneyi Karia, kuzeyi Mysia, doğusu Frigya, batısı Ionia ve Aiolia bölgeleriyle çevrili alana Lidya denmektedir.
Heredot'a göre; Lidya’yı üç sülale yönetmiştir. Üçüncü sülale olan Mermnad’lar saray entrikalarıyla, ikinci sülale Heraklidleri etkisiz hale getirip krallığı ele geçirir. Sırasıyla ülkeyi Gyges, Ardys, Sadyattes, Alyattes, Kroisos yani Karun yönetir. Gyges döneminde, M.Ö. 7. yüzyılda, Lidyalılar parayı icat ederek insanlık tarihi için önemli bir buluşa imza atar. Bu buluş ilkçağ dünyasının ekonomik gelişimini hızlandırmıştır. Lidya bu buluş sayesinde zengin bir ülke haline gelmiştir. Lidyanın zenginliğinde ayrıca Tmolos dağlarından doğan ve Hermos nehrine ulaşan Paktolos deresinin alüvyonları içindeki altının da önemli bir yeri vardır. Lidyalılar başkentleri Sardes’ten geçen bu derenin alüvyonları içindeki altını çıkarmış ve kullanmıştır.
Üçüncü sülalenin son kralı Kroisos, babası Alyattes’in ölümünden sonra M.Ö. 560’ta tahta geçmiştir. Kroisos akıl almaz zenginliği ile “Karun kadar zengin” deyiminin ortaya çıkmasını saplamıştır. Bu deyimle özdeşleşen Kral Kroisos’un adı günümüze kadar ulaşmıştır.
“Karun Hazineleri” olarak bilinen hazineler Kral Kroisos dönemine aittir. Bu hazine Uşak’ın 25 km. batısında, İzmir-Uşak karayolu üzerinde bulunan, Güre köyü yakınlarındaki Lidya tümülüslerinden çıkartılmıştır. Hazine; 1965,1966 ve 1968 yıllarında yurt dışına kaçırılmıştır.
İlk soygun 1965 yılında Toptepe tümülüsünde gerçekleşmiştir. Beş kişilik bir grup tünel kazarak mezar odasına ulaşmıştır. Kapıyı kırarak içeriye giren soyguncular kline üzerinde yatan ve sadece bir tutam saçı kalmış prensesin tüm mezar hediyelerini toplamış ve bu eşsiz haineyi 65000 TL.’ ye satmıştır.
Toptepe tümülüsünün soyulmasından 1 yıl sonra 06.06.1966 tarihinde İkiztepe tümülüsü kazılır. Kaçakçılar mezarın tavanını delerek içeri girer. Oda içerisinde iki kline ve üzerinde birer ceset vardır. Odada 150 parça altın takı, gümüş kap ve tütsü kabı bulunmaktadır. Onbir kişilik soyguncu grubu, eserleri tümülüsten çıkardıktan sonra saklamıştır. Bir müddet sonra olay jandarmaya ihbar edilir. Kaçakçılar yakalanır ama eserlerin çoğu satılmıştır. Toptepe hazinesini kaçıran kişiler İkiztepe hazinesini de Amerika’ ya kaçırmıştır. Hazine 160000 TL.’ye satılmıştır.
Güre’deki üçüncü soygun 1968 yılında Aktepe tümülüsünde yapılmıştır. Mezar odası bir tesadüf sonucu bulunur. Fakat mezarın içi boştur. Çünkü mezar Bizans döneminde soyulmuştur. Kaçakçılar odadaki duvar resimlerini, klinenin boyalı ve kabartmalı ayaklarını yerinden söküp 40000 TL.’ye satmıştır. Son soygunla birlikte hazinenin tamamı Amerika’ ya kaçırılmıştır. Geriye ise tahrip edilmiş anıtsal mezarlar ile talan edilmiş Lidya kültürü kalmıştır. 1985 yılına kadar eserleri gizleyen Metropolitan Müzesi, 1985 yılında eserleri sergiler. Teşhirde 55 eser vardır. Hazinenin geri kalanı depolarda saklıdır. Müze sergiyle ilgili olarak bir katalog yayınlar. Müze, katalogda Lidya eserlerine Doğu Yunan eserleri diyerek buluntuların yerini gizlemeye çalışmıştır.
Karun Hazinesi’nin kaçırılması olayını uzun yıllar araştıran gazeteci Özgen Acar, hazinenin kaçırılması ve teşhir edilmesi olayını basında duyurur. Bunun üzerine Kültür Bakanlığı girişimde bulunarak hazineyi Metropolitan Müzesinden ister. Müzenin olumsuz tavrı üzerine 1987 yılında müze aleyhine, Newyork Eyalet Mahkemesine dava açılır. Kültür Bakanlığı dava için belge toplarken Uşak Müzesin de eserlerin çıktığı alanda kazılara başlar.
1987 yılında Aktepe tümülüsünde kaçak kazıdan geri kalan parçalar bulunur. 1989 yılında ise basmacı tümülüsünde yapılan kazıda tahrip edilmemiş Lidya dönemi mezar odası bulunmuştur. Kazılarda elde edilen buluntular kaçırılan eserlerin bu bölgeye ait olduğunun kanıtlanması için önemlidir.
Banaz Akmonia Antik Kenti
Banaz İlçesi, Ahat Köyünde yer alan Akmonia Antik kenti ilimiz sınırları içerisindeki önemli kentlerden birisidir. Kuruluşu ile ilgili olarak kesin bir bilgi olmamasına rağmen M.Ö.9.yy.da kurulduğu tahmin edilmektedir. Köyün güneydoğusunda yer alan Akropolden başka, bugünkü yerleşimin olduğu yerde de yoğun bir yerleşim olduğu tespit edilmiştir. Her şeyden önemlisi, gerek yukarı şehirde ve gerekse aşağı şehirde çok yoğun miktarda mozaikli alanlar bulunmuştur. Akmonia antik kenti, yalnızca mozaikleri ile değil, heykelleri ile de önem taşımaktadır. Arkeolojik kaynaklarda Frigya ile Lidya Bölgesi sınırı üzerinde önemli bir yerleşim yeri olarak belirtilen M.S.II.yüzyıl ve daha sonraları yine önemli bir Yahudi nüfusa sahip olan Akmonia ele geçen yazıtlar ile de önemli bir kenttir.
Ulubey Kanyonları
Ulubey Kanyonu Ulubey ilçesi sınırları içerisindedir. ABD deki Arizona Eyaleti sınırları içersinde bulunan Büyük Kanyon’ dan sonra dünyanın en büyük 2. kanyonudur.
Uşak ilinin güney ve güney-batı kesiminde, jeolojik yapının özelliğinden dolayı oluşmuş kanyonlar bulunmaktadır. Ulubey ilçesinde,Sırtlarda bulunan belediye’ Uşak-Karahallı karayolu’nun doğusunda bulunan Kazancı Deresinin ve Banaz çayı’nın oluşturduğu kanyonların toplam uzunluğu 75 km.ye ulaşmaktadır.
Ulubey Belediye’si, İller Bankası vasıtasıyla peyzaj çalışmaları yaptırmıştır. Vadinin sırtlarında düzenleme ve doğal yapıyı bozmayacak günübirlik tesisler yapılması düşünülmektedir. Sırtlarda bulunan belediye’ye ait çamlığı bağlayan bir merdiven bulunmaktadır.
Kaynak bütünlüğü görülebilen bir diğer yer ise Blaundus kentidir. Kent, kanyona açılan hakim bir tepe üzerinde kurulmuştur.
Ulubey Blaundus Antik Kenti
Anıtkent DetayUlubey İlçesi, Sülümenli Köyü’ndeki Antik Blaundus Kenti; Helenistik Çağ’da derin vadilerle çevrili bir yarımada üzerine kurulmuştur. şehir Uşak’a 40 km. uzaklıktadır. Büyük İskender’in Anadolu seferinden sonra Makedonya’dan gelenler tarafından kurulmuştur. Roma Dönem’inde önemi artmış bir sınır kentidir. Derin vadilerle çevrili bir yarımada üzerindedir. En önemli yapıları kale, tapınaklar, tiyatro,stadyum ve kaya mezarlarıdır.
Cılandıras Köprüsü
İlimiz Karahallı ilçesi Alfaklar köyü sınırları içerisinde kalan kalyon ve arkeolojik alanı kapsamaktadır. Banaz Çayı üzerinde ve Karahallı Belediyesi’ne ait Hidroelektirik santralinin hemen yanında yer alan Cılandıras Köprüsü kalyonun en dar ve en sarp noktasında su seviyesinden yaklaşık 24 m. yükseklikte Helenistik devir mimarisi gösteren oldukça dar ve tek kemerli bir yapı olup şu anda kullanılmaktadır. Su kanalları nehrin batıya doğru akıntısı yönünde sağ tarafa akmaktadır. Kayaların yontulması ile bazen yan yana çift, bazen de tek kanal olarak kalyon içerisinde sarp yamaçlara oyulmuş durumda nehir boyunca yaklaşık 3 km. kadar devam etmektedir. Doğal tahribat neticesinde kesintilere uğramasına rağmen kanalların restorasyonu mümkündür.
Atatürk ve Etnografya Müzesi
Uşak İli Merkez Bozkurt Mahallesi, Hisarkapı Uluyolu'nda bulunan Atatürk ve Etnografya Müzesi'ne ait bina 1890'lı yıllarda yapılmıştır. Kaftancızadeler olarak bilinen Uşak'ın ileri gelen ailelerinden birisine ait yapı Kurtuluş Savaşı'nda karargâh binası olarak kullanılmıştır. Atatürk, Yunan Ordusu Başkomutanı Trikopis'i bu binada karşılamış, Başkomutan Trikopis'in silah ve kılıcını kurmayları İsmet Paşa (İsmet İnönü), Halit Akmansu, (Dadaylı Halit), Asım Paşa (Asım Gündüz) ile birlikte teslim almıştır. Başkomutan Trikopis esir olmasına rağmen, Atatürk tarafından Türk misafirperverliği ile karşılanmıştır.
1970'li yılların ortalarında kamulaştırılan yapı 1 Eylül 1978 yılında Atatürk ve Etnografya Müzesi olarak açılmıştır. 2 katlı ahşap yapının giriş katında yöresel, etnografik malzemeler, tarihi Uşak halıları ve Eşme kilimleri, eski silahlar giysiler ve diğer eserler sergilenmektedir. Üst kat ise tamamı Atatürk Müzesi olarak düzenlenmiştir. O dönemden kalma aynalar, sehpalar, koltuklar, Atatürk'e ait yatak odası ve yine Atatürk'e ait giysiler bulunmaktadır.
Atatürk ve Kurtuluş Anıtı
Heykeltıraş Prof. Dr. Tankut Öktem tarafından tasarlanan anıt, 30 metre uzunluğunda, 17 metre yüksekliğindedir. Bir kaidenin üzerine, üç ana grupta toplanan figürlerden oluşturulmuştur. Birinci grupta, Uşak’ın Türk süvarileri tarafından kurtarılışını simgeleyen süvari figürleri bulunur. Kaide üzerinde, Türk milletinin tutsak edilemeyeceğini, sonsuza kadar özgür yaşayacağını simgeleyen Zafer sütunu yükselmektedir. Bu sütunun önünde, Atatürk ile üzerinde bilim ve sanat yazan kitapları taşıyan genç kız ve erkek figürleri bulunmaktadır. Üçüncü grupta ise, Türk kadınının kahramanlığını ve cesaretini simgeleyen kadın figürleri ve mermi yüklü kağnı yer almaktadır. Bu figürlerin arasında, kaide ile bütünleşmiş, 17 m. yüksekliğinde blok bulunmakta ve bunun çevresinde Atatürk’ün sanat, kültür ve Cumhuriyet üzerine söylediği bazı sözleri vardır.